Ana Sayfa

Bilgisayar Eğitim CD

Bilgisayar Kitapları

 
 
Adım Adım Web Eğitim Seti Adobe Flash Eğitim Seti


C# Programlama Sanatı

Programlama Sanatı
 

Programcılar modern çağın ressamları, heykeltıraşları yani sanatçılarıdır. Programlama da sanatın ta kendisi. Bir başka açıdan baktığımızda da programlama bir bilim, programcı da bilim adamıdır. Bence her ikisi de doğru. Şöyle ki, programcı da sanatçının esin kaynağına yani ilhama dayanarak program yazar, aklına ilginç bir fikir gelir, bu fikri kendi araçlarını kullanarak başlar program halinde vücuda getirmeye.

Programcının en büyük görevi, insanlar ile bilgi arasındaki iletişimi ve bağlantıyı sağlamaktır. İnsan yaşamını kolaylaştıran bu kutsal görev programcı olmayanlarca pek de önemsenmez. Geleceğin sanal şehirlerini kuranlar programcı dediğimiz gizli kahramanlardır. Yeni yazdığı programın kullanıldığını ve yararlı olduğun görmek ona her şeyi unutturur, programcı olmayanların asla anlayamayacağı bir haz verir.

Bilgisayar kullanıcısı sayısı gün geçtikçe geometrik olarak artıyor ama bu tür bir haz bilgisayar kullanıcılarının büyük bir çoğunluğu tarafından asla yaşanmaz. Çünkü bilgisayar kullanıcılarının büyük bir çoğunluğu programcı değildir ve asla da olmayacaklar. Onlar sadece yazılan programları ve içerisinde yazılım gömülü akıllı cihazları kullanırlar.
 

BİR PROGRAMLAMA DİLİ ÖĞRENMEK

Programlama dili öğrenmeyi yabancı dil öğrenemeye benzetebilirsiniz. Mesela her ikinde de öğrenilmesi gereken, o dile özgü bir grup kelime var. Anahtar kelime diye adlandırdığımız bu kelimelerin c# dilindeki sayısı 77 tanedir. C dilinin geleneğini sürdürdüğü için de bu kelimeler küçük harflerle yazılır.

Yabancı dil öğrenirken bir takım yazım ve dil bilgisi kuralları öğrenmek zorundayız. Programlama dilinin yazım ve dil bilgisi kuralları konuşulan dillerin kurallarına göre daha katıdır.

Programlama dili ile yabancı dil öğrenme arasındaki en büyük benzerlik bence her ikisinin de okuyarak öğrenilememesidir. Pratik yapmak zorundayız. Bir müzik aletini çalmayı öğrenirken olduğu kadar çok pratik yapmalıyız hem de. Bir programcı gibi düşünmeye ve kendi kodumuzu kendimiz yazmaya alışmalıyız.

Programlama bir problem çözme etkinliğidir. Programcının tek en önemli kalite göstergesi problemleri bileşenlerine ayırma ve daha küçük parçalara bölerek çözebilme yeteneğidir. Programcının sorumluluğu bu küçük parçaları bir araya getirip çözümü oluşturmaktır. Bu beceri de bence sadece pratik yaparak gelişir.
 

PROGRAMLAMA NEREDEN NEREYE

Charles Petzold, bilgisayar devrimini iki evreye ayırır: Birinci evre bilgisayarların tasarlandığı ve yapıldığı zaman, ikinci evre ise onlarca yıl sonra bilgisayarların programcı olmayan kimseler tarafından da kullanılabilir olmasıdır.

İlk programlanabilir bilgisayar 1930'lu yıllarda yapıldı. Uzun bir süre programlama işlemi delikli kartlar gibi mekanizmalar kullanılarak sağlandı. Bilgisayarın kendisine donanım, üzerinde çalışan kodlara da yazılım adı verildi. Bir kaç dekad boyunca donanım ve yazılım birbirine bitişikti. Her makinanın kendine özgü bir komut seti vardı ve bu komutlar başka makinalarda çalışmazdı. Sayısal tümleşik devreler kullanıldığı dönemlerde de bu durum devam etti.

1950'lerin başında mimariden bağımsız bilgisayar dilleri geliştirilmeye başlandı. Bu diller Makine kodu ile karşılaştırıldığında yüksek seviyeli diller olarak aklandırıldı. COBOL, BASIC, FORTRAN gibi diller hala farklı sürümleri ile hayattadır.
 

Derlemek, Yorumlamak

Bilgisayar sadece Makine kodunu çalıştırabilir. Öyleyse yüksek seviyeli dillerle yazılan program kodları Makine konuda dönüştürülmelidir. Derleyici, bir programı tamamen Makine koduna çevirirken yorumlayıcı bu işlemi eş zamanlı olarak yapar.

Bilinen en eski programlama dillerinden birisi de ALGOL dilidir. 1950'li yıllarda uluslar arası bir komite tarafından geliştirildi ve uzun yıllar değişiklikler yapılarak kullanıldı. Hâlâ Pascal, PL/I ve C gibi dillerin temelini oluşturduğu için yaşamını sürdürmektedir.
 

C Dilinin Serüveni

Bell Laboratuarlarının etkisi olmadan çağdaş dünyayı düşünmek imkansızdır. 1947 yılında transistor orada icat edildi. 1970’lerde UNIX işletim sistemi orada geliştirildi.Uzun yıllar, büyük bir kısmı Dennis Ritchie tarafından geliştirilen C dili, UNIX işletim sistemi ile ilişkilendirilir. C dili tek harfle temsil edildiğinden bu adın nereden geldiği merak edilebilir: İlk olarak CPL (Combined Programming Language) dili vardı. BCPL (Basic CPL) dili daha sonra CPL dilinden esinlenerek geliştirildi. Sonraları BCPL dilinin basitleştirilmiş bir hali olan B dili ortaya çıktı. C dili de bu B dilinden türetildi. C ismi oradan gelir.

ALGOL ve onun türevi olan dillerde, program parçaları BEGIN ve END kelimeleri arasına yazılır. C ise bu işi küme parantezlerini kullanak yapar. C’de yazılmış programların en belirgin farkı hızlı olmalarıdır. Çünkü C işaretçiler dediğimiz, bellek bölgelerine doğrudan erişmeye yarayan yapılara izin verir. Bazıları C’ye yüksek seviyeli assembly dili der. Çünkü C; bit, byte ve bellek düzeyinde çok iyi çalışır.

Aslında bu yaklaşımın tehlikeli tarafı da var. Yüksek seviyeli dillerin derleyicileri program kodları derlenirken programın çökmemesi ve veri kayıplarına neden olmaması için fazladan kodlar eklerler. C derleyicisi ise hızlı program ortaya koyma adına, fazladan kod eklemez. Bu yüzden, dikkatli davranılmadığında hata oluşturmaya daha elverişlidir. Hatasız program olmaz ise de, C’de bu durum daha yaygındır. Hataların çoğunluğu işaretçi kullanmanın yol açtığı hatalardır.

C, hala çok yaygındır ama bazı açılardan tarih olmuştur. Geleneksel prosedürel diller grubuna dahil edilmektedir. Program içerisinde belirli bir işi yapan ya da algoritmayı gerçekleştiren program parçasına prosedür denir. Bir C programı da, bir grup prosedür ya da fonksiyondan oluşur. Fonksiyonlar, devamlı veriler ile çalışır. Prosedürel yapıda bu veriler ile program kodu iç içe bulunur.

Nesne yönelimli programlama terimini çok sık duymaya başladık. Nesne yönelimli programlama dillerinin (OOP) ilki Palo Alto Araştırma Merkezinde (PARC) geliştirilen SmallTalk dilidir. PARC, Microsoft Windows ve Apple Machintosh’ta da kullanılan grafiksel kullanıcı arayüzü kavramlarını geliştiren Xerox tarafından kurulan araştırma laboratuarıdır.

Nesne yönelimli dilde, programcılar prosedürler yerine sınıflar oluştururlar, kodların ve verilerin birleşiminden oluşan nesneler de bu sınıflardan türetilir. Programlamadaki bu bakış açısı değişimi, çeşitli programlama işlerinde tekrar tekrar kullanılabilecek kodlar yazmaya olanağı sağladı.

C dilinin de nesne yönelimli sürümünü yazmak isteyenler oldu. 1980lerin başında Bjarne Stroustrup tarafından Bell laboratuarlarında C++ (Si plas plas okunur) geliştirildi. C++ dilinin adında geçen ++, C dilinde bir sayıya 1 eklemek için kullanılır, yani sayının değeri 1 artar.

C++ dili, C’nin tüm özelliklerine sahip ama nesne yönelimli olması için bir takım ek özellikler katılmış hali diye özetlenebilir. Ama bu yapı biraz hantal bir yapı oldu. Çünkü C’de olan her şeyi destekleme kaygısı ile garip bir notasyon ortaya çıktı.

Bu hantal yapının yanında, baş edilmesi gereken bir sorun daha vardı. Bilgisayar donanımı hızla gelişiyor. Gereğinden fazla hızlı işlemciler ve gereğinden fazla bellek var. Bir program yazılırken dikkat edilen temel kriterler değişti. Eskiden performans ve ekonomik kaynak kullanımı iken şimdilerde yerini daha hızlı ve hatadan arınmış kod yazmaya bıraktı. Bu da alçak seviyeli yapıdan hızla uzaklaşma ve işaretçi kullanımının azalması demekti. Artık programcılar işaretçi kullanmaktan kaçınıyorlar.

1990’larda Sun Microsystems, C++ dilinden daha esnek bir notasyona sahip olan, daha güvenli kod yazmayı olanaklı kılan bir yapı ortaya koydu, yani Java dilini geliştirdi.
 

C#’ın Doğuşu

Borland firmasından ayrılan Anders Hejlsberg, 20002li yılların başında Microsoft için C# (Si Şarp okunur) dilini geliştirdi. C#’taki diyez işareti (şarp), C++ taki ++ ın 2 tanesinin üst üste koyulmuş halidir.

C# Java gibi, C# da C’nin tehlikeli özelliklerini almadı. Ama işaretçiler C#’tan tamamıyla çıkarılmadı. Java ile C# arasındaki diğer bir benzerlik, derleyicinin rolündedir. Geleneksel olarak, derleyici kaynak kodu (yüksek seviyeli dil metin dosyası) makina koduna çevirir. Makina kodu, bilgisayar tarafından çalıştırılabilir bir formdadır. Bu da Microsoft Windows ile Apple Machintosh üzerinde aynı programın çalıştırılamayacağı anlamına geliyor.

C# derleyicisi, kaynak kodu bir ara dile (IL) çevirir. Program çalıştırılacağında ise IL makina koduna dönüştürülür. Bunu kullanıcı fark etmez. Teorik olarak, bu iki adımlı işlem, aynı IL kodunun farklı makinalarda da çalışabilmesine olanak tanır. Ayrıca IL formundaki bir programda bulunan kötü ve zararlı kod işletim sistemi tarafından kolaylıkla tetkik edilebilir.