Ana Sayfa

Bilgisayar Eğitim CD

Bilgisayar Kitapları

 
 
Adım Adım Web Eğitim Seti Adobe Flash Eğitim Seti




3D MAX Modifier Nedir?

3D MAX Modifier Nedir?

Modifier nedir
Cisimleri şekillendirmekte ve çeşitli etkiler vermekte kullanılan araçlara modifier diyoruz. modifierlere nerden ulaşırım diye sormayın çünkü menülerin yerleri ilk derste ayrıntılı oarak açıklandı. Bir cismi yaptıktan sonrada modifier menüsüne giderek cismin özelliklerini değiştirebiliriz. mesela bir kürenin yarıçapını veye başka özelliklerini daha sonradan değiştirmekte kullanılabilir.

Bir cisme modifier uygularken dikkat edilecek en önemli konu cismin segment sayısının yüksek olmasıdır. yukarda Segment sayısı : 32 olarak verilmiştir. fakat segment sayısı çok fazla olursa bu da bilgisayarınıza aşırı yük olacaktır. Aşağıdaki birbirinin aynı iki kutuya bend modifieri uygulanmış ve (Angle)açı 90 derece olarak belirlenmiştir. 1 numaralı dikdörtgenin segment sayısı üç , 2 numaralı cismin segment sayısı ise yirmidir. aradaki farkı görüyorsunuz, sanırım ne demek istediğimi anladınız.

3Dsmax içinde birçok modifier vardır ve Pluginler yükleyerek bu modifierlerin sayısını arttırabilirsiniz.(Pluginlerin birçoğu otomatik olarak kurulur, kurulmayanları c:\3dsmax3\Plugins\ dizini içine kopyalamanız gerekir.) Modifierlerin birçoğunun ne işe yaradığını deneyerek bulabilirsiniz, sadece modifieri uygulamanız ve değerlerini değiştirmeniz yeterlidir. ama bazı modifierleri anlamak için derslere ihtiyacınız olacak, mesela FDD ve Surface gibi modifierleri tek başınıza anlamanız çok güç olur. Merak ettiğiniz ve anlamadığınız modifierler için e-mail atmanız yeterlidir. konu ile ilgili dersler en kısa zamanda yayılanacaktır.

ASARIM
3D tasarım yaparken şüphesiz teknik çok önemlidir. Siz de o tekniği yüksek, bilgili, kullandığı yazılıma çok hakim kişilerden biri olabilirsiniz. Render ettiğinizde ortaya çıkan görseller çevrenizde hayretle ve takdirle karşılanıyor olabilir. Peki tüm bunlar sizi iyi bir tasarımcı yapmaya yeter mi?
Tasarımın temeli aslında soru sormaya, sorgulamaya dayanır. Bir tasarıma başlamadan önce kendi kendinize sorular sormak size vakit kaybettirmeyecek, aksine bulacağınız her doğru cevap size başarılı ve amacına ulaşmış tasarım olarak geri dönecek, daha da önemlisi tekniğinizi ve bakış açınızı bir adım daha ileri götürecektir.
Eğer bir animasyon söz konusu ise o zaman da yazdığınız veya bulduğunuz senaryo üzerine kafa yormalısınız. Unutmayın ki eğer içerik kuvvetli olmazsa günlerce, haftalarca hatta aylarca uğraşıp ortaya çıkarttığınız işin karşılığını yeterince alamazsınız. Belki dünyanın en iyi senaryosunu bulamayacaksınız ama en azından biraz tutarlı bir senaryo olursa hem izleyenlere hem size keyif verir. Özellikle projeniz uzun soluklu, aylarca sürebilecek bir projeyse daha sonradan pişman olmaktansa baştan işi sıkı tutup senaryoya yüklenmeniz akıllıca olacaktır. Senaryonuzun orjinal olması size genellikle artı getirir, fakat anlaşılmayan bir konu da seyreden için ızdırap verici olabilir.
Proje konusunu belirledikten sonra sıra kafamızdakileri görselleştirmeye geldi. Bu noktada kağıda kaleme sarılmak ilkellik veya dinazorluk değildir. Her ne kadar teknoloji çok gelişmiş olsa da kağıt ve kalemi de fazla küstürmemek lazım. Seyrettiğimiz bütün ünlü filmlerin, hikayenin akışını, sahnedeki oyuncuların bulunacakları yerlere kadar, kadrajları belirleyen birer storyboard'ları vardır. Bir kült haline gelmiş "Matrix" gibi teknoloji harikası bir filmin bile her karesi planlanıp kağıda çizilmiş storyboard'u, storyboard'un belki de birkaç katı, tasarım aşamasında kağıt üzerine yapılan eskiz çalışmaları vardır. Hiç denememiş bile olsanız birkaç kere deneyin. Eminim faydasını göreceksiniz.
Bildiğiniz gibi takım sporlarında şampiyonluğa giden yol sezon öncesi yapılan sıkı kamplardan ve antremanlardan geçmektedir. Aynı şey sizin için de geçerli. Bir projeye başlamadan önce hazırlığınızı çok iyi yapmaya çalışın.
Kısaca sizlere anlatmaya çalıştığım, projenizin sağlıklı ve kayıpsız yürümesi için planlı ve programlı olmanız son derece önemli. Çeşitli nedenlerden dolayı planlı çalışamıyorsanız bile bunun için çaba göstermenizi öneririm.
Bildiğiniz gibi hayatımızda bir süredir Internet diye bir olgu var. Özellikle araştırma yapanlar için milyonlarca Meydan Larousse'a eşit. Gerçekten çok değerli bir kaynak. Bir tık'la binlerce bilgiye ya da servise ulaşabiliyoruz ve orada kullanılan ortak dil de ne yazık ki İngilizce. 3D Studio Max kullanıyorsanız şanslısınız.
Kafanızdaki proje için görevlendirdiğiniz AR-GE (araştırma-geliştirme) departmanı bu noktada büyük önem kazanıyor.

3D
Gelelim 3D yazılımlara;
Başı Newtek Lightwave, Alias Wavefront Maya, Softimage ve Discreet 3D Studio Max çekiyor. Sinemalarda oynayan, hayranlıkla seyrettiğiniz o filmlerde, televizyonlarda gördüğünüz güzel jeneriklerde (güzel olmayanlarda da) bu 3-4 yazlım sıklıkla kullanılıyor. Bunların dışında kullanılan yüzlerce yazılım daha var. Ama araştırma yaptığınızda karşınıza en fazla bu programların isimleri gelecek. Bu arada bazı yazılımların Mac sürümleri olmadığını da hatırlatalım (Discreet 3D Studio Max ve Softimage gibi).
Son dönemde dikkat çekici bulduğum bir diğer yazılım da Maxon firmasının Cinema 4D XL’i. Kullanım kolaylığı, özellikle bu işe yeni soyunanlar için daha uygun olabilir. Render süresi bakımından da oldukça hızlı olduğunu söyleyebilirim. Bunların dışında ev kullanıcıları için daha makul fiyatlara satılan alternatif yazılımların sayısı da bir hayli fazla. Size en uygununu seçebilmeniz için biraz araştırma yapmanızda ve üretici şirketlerin sitelerine girip yazılımla ilgili bilgiyi ilk elden almanızda fayda var.
Size sanal bir uzay yaratıp içini sizin doldurmanızı bekleyen klasik 3D yazılımların dışında, sahnenizdeki bazı elemanları sizin yerinize, sizin için yaratıp, size kolaylık sağlayan yazılımlar da mevcut. Sanal adam istiyorsanız Poser, detaylı bir çiçek veya detaylı bir ağaç yaratmak istiyorsanız X-frog, gökyüzü ve zemin hazır olsun diyorsanız Bryce, Vue D’Esprit veya Terragen sizin için hazır ve nazır beklemektedir. Bu tür yardımcı programları çoğaltmak ve eğer araştırma yaparsanız, bu yazılımlarlardan daha iyilerine de ulaşmak mümkün olabilir.

VİDEO EDİTİNG
Hangi 3D yazılımı kullanacağımıza karar verdikten sonra sıra bir video editing yazılımı seçmeye geldi. Bu noktada da alternatiflerimiz oldukça fazla. Adobe After Effects, Adobe Premiere, Apple Final Cut Pro, Discreet Combustion, Pinnacle Commotion, Newtek Aura, Eyeon Digital Fusion vb. gibi irili ufaklı pekçok seçeneğimiz var. Filmimizi montajlarken kullanacağımız bu yazılımların fiyatları da diğer tüm ürünlerde olduğu gibi çeşitlilik gösteriyor. Daha önceden de söylediğim gibi hangi konu olursa olsun bir yazılım almadan önce mutlaka iyi bir araştırma yapmak gerekli. Bu durumda da karşımıza en sağlam kaynak olarak (yine) Internet çıkıyor.

PEKİ YA RENDER?...
Kullanacağınız yazılımları seçtikten sonra geriye tek bir şey kaldı. Render. Render işinizi bitirdiğiniz son safhadır. Eğer kullandığınız yazılımda güçlü render özellikleri yoksa ortaya çıkan iş, siz çok emek vermiş olsanız bile sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Özellikle derdiniz eğer foto gerçekçi görüntüler yaratmaksa o zaman farklı çözümlere gidebilirsiniz. 3. parti yazılımlar. Çoğu programın kendi render kaliteleri ortalamanın üzerindedir. Render kalitesini belirleyen tabii ki doğru hazırlanmış sahne, doğru yerleştirilmiş ışık kaynakları, doğru render ayarları, güçlü bir bilgisayar ve sabırdır. Bunlar olduğu ölçüde render kalitesi de yükselecektir. Bütün bu yazılanlara sahip olduğunuz halde hala layout sizi tatmin etmiyorsa o zaman sizin, kullandığınız yazılımın dışına çıkıp etrafı araştırmanız gerekiyor. Bu konuyla ilgili araştırma yapan bir hayli kişi ve kuruluş var. Bunların en başarılıları ve en bilinenleri arasında SplutterFish Brazil r/s, Cebas Final Render, Arnold, Mental Ray’i sayabiliriz.
Sahnenizdeki inandırıcılık sadece sizin kullandığınız yazılıma bağlı değil. Şüphesiz kullandığınız yazılımın gücü ve yetenekleri alacağınız sonuçta etkili olacak ama asla tek başına yeterli olmaz. Bu da aklımızdan çıkarmamamız gereken önemli ayrıntılardan biri.
Bunların dışında bir de Paul Debevec’in geliştirdiği HDRI (High Dynamic Range Images) teknolojisi var ve kullandığı teknik itibariyle render için yazılım üreten diğer firmalardan ayrılıyor. Render işlemlerinde kullanacağınız 3. parti yazılımları genellikle bir plug-in gibi, kullandığınız 3D programla entegre bir şekilde kullanıyorsunuz ve bunu yaparken de sahnenizde bulunan texture’lar yeterli olmuyor. HDRI tekniğiyle render yaparken bu formatta bir imaja ihtiyacınız olacak.
HDRI, bildiğimiz RGB görüntülerden farklı bir standart. Üzerinde normal kanalların dışında ışık bilgisini de barındırıyor. Bu teknikle render yaptığınızda sahnedeki objeleriniz, elinizdeki HDRI imajdaki ışık bilgisiyle render edilmiş olurlar. Daha açık bir örnek vermek gerekirse, sahnenizde bir masa ve üzerinde de cam bardak varsa ve siz de artalana bir oda görüntüsü yerleştirip foto-gerçekçi bir etki yakalamaya çalışıyorsanız, bu noktada HDRI imajlar kullanmanız çok daha başarılı sonuçlar almanızı sağlar. Kullanmak istediğiniz odanın HDRI formatlı bir görüntüsü elinizde varsa bu tekniği uygulamak mümkün. (Bu tekniğin nasıl uygulanacağını ve daha geniş bilgiyi Paul Debevec Home Page adresinden alabilirsiniz.) Tekniği uygulayıp render ettiğinizde, kullandığınız objeler sanki odadaki ışıkla aydınlanmış ve odanın içindeymiş gibi duracaktır. En azından bir göz atmanızda fayda var.
Buraya kadar daha ziyade proje öncesinde yapmamız gerekenleri gördünüz. Sıra geldi projenin uygulanması sırasında nelere dikkat etmek gerektiğine.
Anlatım tekniğinize karar verdiniz mi? Genel görüntü karikatürize mi olacak, yoksa foto-gerçekçi mi olacak? Ya da her ikisi de mi? Eğer foto-gerçekçi bir görüntü yakalamaya çalışıyorsanız bu durumda çevrenize daha detaylı bakmalısınız. Gerçi öyle bir tarzınız olmasa bile çevrenize dikkatle bakın. Detayları inceleyin. Sayfanın sağ tarafında gördüğünüz imajdaki zemini oluşturan parkeyi ele alalım. Parkenin üzerindeki dokuya dikkat ettiniz mi? Rengine, girinti çıkıntılarına? Bütün bu detaylar gerçek hayatta her yerimizi sarmış durumda. Evde otururken, vapurda giderken, yolda yürürken etrafınıza daha dikkatli bakın, detayları inceleyin. Bunu bir oyun olarak algılarsanız bir süre sonra eğlenceli bir hal alabilir. Kendinize “Ben olsaydım bunu nasıl yapardım?” sorusunu sorun. Karşınızda eski püskü bir kitap duruyorsa kendinize “Bunu 3D’de nasıl gerçekçi yaparım?” diye sorun. Yırtılmış sayfaları, kenarlarda bıraktığı izleri, solmuşluğunu, tozlarını inceleyin. Çünkü bu tip detaylar sahnenizdeki tadı artıracaktır. Yüzeylere sadece bir renk vermek veya bir dokuyu kaplayıp bırakmak bir işin bitmesi için yeterli olmayabilir. Pratik yapabilmeniz için size bir önerim var. Bir fotoğraf bulun veya kendiniz çekin. Mümkünse eski olsun. Başlangıç için ideal olacaktır çünkü eskimiş objelerin üzerinde enteresan dokular ve renkler gizlidir. Gerekirse büyüteçle bu detayları algılamaya çalışın. Tozu, pası, küfü, kırılmış veya yırtılmış kısımları, deformasyonları, üzerine dökülmüş herhangi bir şeyin bıraktığı izi (yoksa siz de dökebilirsiniz, kurallar serbest), çizikleri inceleyin. Daha sonra bu etkileri öncelikle photoshop gibi bir görüntü işleme programında yakalamaya çalışın. Bu sizin detayları daha sağlıklı algılamanızı sağlayacaktır. Bütün bunları yaptıktan sonra 3D ortamda bunu gerçekleştirmeye kafa yorabilirsiniz. Bu pratikleri yaptıktan sonra modelleyeceğiniz objeyi ve üzerine giydireceğiniz dokuyu daha iyi anlıyor olacaksınız. Bu da ortaya çıkan işin daha başarılı bir iş olmasını sağlayacaktır.

IŞIK
Bütün bunlar ortaya çok başarılı bir iş çıkması için yine de yeterli gelmeyebilir. “Daha ne yapayım?” diyebilirsiniz. Ama bir önemli konu daha var. O da ışıklandırma. Yetersiz ışıklandırılmış bir sahne, siz ne kadar güzel modelleseniz de, ne kadar güzel dokulandırsanız da asla gerçek değerini bulmayacaktır. O yüzden ışıklandırma ile ilgili bilginizi geliştirmelisiniz.
İşte burada yine Güzel Sanatlar Fakülteleri’nin önemi ortaya çıkıyor. Sahnenizdeki default ışık kaynakları her zaman anlattığınız olaya uygun olmayabilir. Gerek şiddeti, gerek konumu, gerek rengi ve gerekse de sayıları bakımından. Tabii, bunun tersi de olabilir. Tek ışık kaynağı anlatım tekniğinize çok uygun olabilir. Dolayısıyla, anlatım tekniğiniz bu değilse, sahnenizde bir kuruluk hissediyorsanız, yaptığınız iş size sıradan geliyorsa o zaman ışıklarla oynamayı deneyin. 3D’de ışıklar sadece aydınlatmaya yaramaz. Aynı zamanda onlar yardımıyla pekçok ilginç efekt de elde edebilirsiniz... Işıkları yakından inceleyin. Faydası olur.
Geldik en geniş konulardan birine. Animasyon. Yani canlandırma. Animasyon, kulaktan dolma yapılabilecek birşey değil. Bol bol okumalı, araştırma yapmalı, çevrenizi gözlemlemelisiniz. Özellikle bu noktada yukarıdaki satırlarda ele aldığım konular devreye giriyor. Güzel Sanatlar Fakülteleri ve detaycı olup detayları incelemek... Eğer sahnenizde bir sanal insan kullanmışsanız ona gerçekçi insan hareketleri vermek oldukça zordur. Uğraşmanıza rağmen genelde robot gibi yürürler. O, insanın doğal salınımını yakalamak gerçekten zordur. Bunu yakalayabileceğiniz teknolojiler var elbette ama onlar da eve veya küçük çaplı bir stüdyoya giremeyecek kadar pahalılar. Bu tekniğe motion capture adı veriliyor. Vücudun özellikle eklem yerlerine konulan vericiler sayesinde hareketlerin bilgisayar tarafından yakalanması şeklinde açıklanabilir. Internet’ten bazı mocap dosyalarına ulaşabilirsiniz. Rastlarsanız inceleyin.
Peki bu teknoloji bizi aştığına göre biz ne yapacağız? Elinizde bir video kamera varsa kameraya çektiğiniz kendinizin veya arkadaşlarınızın görüntülerini detaylı inceleyip, onları baz alarak canlandırma yapmayı deneyebilirsiniz. Bu görüntüleri, kullandığınız yazılıma bağlı olarak sahnenize de taşıyabilir ve referans alarak kullanabilirsiniz.
Bu ve buna benzer bir çözüm yoluna gitseniz bile animasyon teknikleri ile ilgili bilginizi olabildiğince artırın. Çünkü animasyonlarda sadece sahnenizde bulunan objeler hareketlenmez. Yeri geldiğinde sahnenizdeki ışık veya kullandığınız kamera da hareketlenir. Kamerayı hareketlendirerek, belki de büyük prodüksiyon gibi gözüken bir animasyona sahip olabilirsiniz.
3D, zevkli olduğu kadar da engin bir konudur. Sürekli bir şeyler öğrenirsiniz veya öğrenmek zorunda kalırsınız. Eğer sürekli yeni birşeyler öğrenmekten ve saatlerce bilgisayarın başında oturmaktan hoşlanıyorsanız, 3D dünyası sizi oldukça memnun edecektir. Bu noktada hangi işi yaptığınızın çok fazla önemi yok. Çünkü ister Web tasarımcısı olun, ister reklam ajansında çalışan bir grafiker, ister animatör, ürettiklerinizi hemen her yerde kullanabilirsiniz.